erkek moda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
erkek moda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2014 Pazartesi

Erkekler için soğuk günlerin kurtarıcıları...

Güneşli günleri arkamızda bırakarak girdiğimiz sonbahar mevsiminde, soğuk havanın habercisi rüzgarlar caddelerde yaprakları süpürüyor. Kasvet dolu olsa da gelecek kış günlerini sıcak kılacak yeni koleksiyonlar gün yüzüne çıkmış durumda. Şimdi bir kupa sıcak çikolata ile koltuğunuza iyice yayılın ve sadece down tuşunu kullanarak erişeceğiniz moda hazzına kendinizi teslim edin. Başlıyoruz. 




Dolce&Gabbana Fall Winter 2014 - 2015 koleksiyonu ile sezon açılışını yapmak istiyorum. Tarihsel dokuyu modern çağlara aktarmayı seven Domenico Dolce ve Stefano Gabbana, bu koleksiyonda da esin perilerini Ortaçağ'dan günümüze davet etmiş görünüyor. 

Tasarımcılarımız klasik erkek parçalarında pek de görmeye alışmadığımız işlemeler ile modern D&G erkeğini farklı bir konuma taşıyor bu sezon. Ortaçağ asilzadelerinin ustalık ve incelik ile hazırlanan kıyafetlerini bile sönük bırakabileceğini düşündüğüm tasarımlar oldukça göz dolduru. Altını çizerek vurgulamak istiyorum ki soğuk günler için seçilmiş tonlar, kendileri ile tezat bir duruş ile iç ısıtıyorlar neredeyse. 



Şövalye başlıklarını bu kış oldukça yoğun biçimde göreceğimizi umut ediyorum. Öyle ki maskülen ve modern erkeği öyle güzel tamamlayacak bir unsur çağımıza ancak böyle güzel adapte edilebilir. 



Tasarımcıların Ortaçağ'dan beslenerek yarattıkları Dolce&Gabbana erkeği, şövalyeler gibi savaşa gitmeyecek olsa da, çağımızın iş hayatında masa meydanlarında başarıdan başarıya koşacak gibi görünüyor.  


Bir başka iç ısıtan unsur da metropolitan şövalyemizin çantası... Klasik yorumlar ile yapılan sırt çantaları artık sokak modasında da kendine yer edinmiş iken, D&G'nin altını çizerek kullandığı bir başka parça olarak karşımızda. İçine ister zırhınızı parlatacak ekipmanları isterseniz de beyninizi parlatacak kitaplarınızı koyun, hangi çağda olduğunuz size kalmış...



İnce İtalyan işçiliği, estetik algısı ve motifleri her ne kadar sokağa inmeyecek olsa da, hayalleri süsleyecek konumdalar. 


Kışın dayanılmaz saflığı, zarafet kokan sokakların tasarımcısı karlı günleri iple çekerken, ellerimizi de düşünmek gerek değil mi?! İster ironi olarak algılayın ister kötü bir espri, D&G 7/24 ellerinizi düşünmenize olanak sağlayacak bir eldiven tasarlamayı başarmış. Göz kamaştıran taşlar, floral kıvrımlar ile buluşmuş ve özel hissetmenin ayrıcalığını tatmanız için tasarlanmış. Moda ve tarz kokan kar topları yapmak istiyorsanız, dolabınızda bir çift bulundurmanızı şiddetle tavsiye ediyorum... 


Devamını Oku

18 Ekim 2013 Cuma

Şehirli erkeğin anatomisi: Emre Erdemoğlu SS2014

Şehirli erkek denildiğinde gözünüzde canlanan imge takım elbise ise buyurun bu yazı sizler için... 

Yüzyıllardır süregelen resmiyet ve asillik göstergesi "takım elbise"nin giyim tarihinde ortaya çıkışı muamma olsa da primatif örneklerini en yoğun biçimde Fransa sarayında XIV. Louis ile bağdaştırabiliriz. XIV. Louis'nin modaya ve gösterişe olan düşkünlüğü ile terzilerine diktirmiş olduğu kıyafetler benimsediği baskın yayılmacı düşünce ile Avrupa giyim üslubunda oldukça değişimlere neden olduğu da ayrı bir durum. Louis'nin giydiği tek sıra düğmeli, uzun etekli ceketlerin içerisine yine aynı kumaştan dikilmiş olan yeleklerin kolları ceketten dışarı taşarak bir hacim kazandırır nitelikteydi. Evet, mantık hatası yok, yelekler ilk olarak kollu olarak ceket kollarına hacim kazandırma düşüncesi ile dikilmiş olsalar da ceketin baskınlığı galip gelerek yelekleri kolsuz hale yani günümüz kullanımına uygun biçime sokmuştur. Bu ceket ve yelek kombinin altına tarihi süreçte değişmeden aynı çizgide ilerlemeyi sürdüren dar pantolonlar giyilmiştir. 




















Fransa'nın 17. ve 18. yüzyılda Versailles Sarayı'nda gerçekleştirilen diplomatik balolarda sergiye çıkan XI
V. Louis'in primatif takım elbiseleri zaman içerisinde yoğrularak ceket boylarında kısalmalar, aynı kumaştan dökümlü pantolonlar ile tarih süzgecinden geçerek günümüz algısına dönüşmüştür.

Peki bu algıya getirilen farklı bir yorum ile Emre Erdemoğlu'nun modern şehirli erkeğine bir bakacak olursak XIV. Louis'den neler yakalayabiliriz? Bu sorunun cevabı sadece ceket düğmeleri ve zerafet olacak sanırım. Çünkü Erdemoğlu'nun SS2014 koleksiyonu şehirli erkeği farklı bir noktaya taşırken, şıklıktan da ödün vermiyor. Dar kesimlerin renkler ile buluşmasında kullanılan puantiye, ekose, ve geometrik hatlı detaylar koleksiyonda öne çıkan unsurların başında geliyor. "Modern erkeğin tutkusu" olarak yorumladığım Erdemoğlu SS2014 koleksiyonunda her bir parça adını tarihe yazdıracak gibi... Kim bilir bundan yüzyıllar sonra XIV. Louis ile birlikte Emre Erdemoğlu'ndan da getirdiği yenilikler ile ilgili söz eden birileri olur. Gelin bu tarihsel değişimi modern, asil ve şık parçalar eşliğinde tamamlayalım.





















Emre Erdemoğlu Mercedes-Benz Fashion Week S/S 2014 defilesi: 


Devamını Oku

17 Ekim 2013 Perşembe

Akımsal moda: "Baroque" bu işleri...

Belli alanlarda belli kelimelerin revaçta olduğu dönemlerden gelip geçiyoruz, ancak son bir kaç yıldır moda ile ilintili alanların takipçisi iseniz çok sık duyduğunuz bir kelimeye odaklanmanızı istiyorum. Baroque ya da dilimize geçmiş telaffuzu ile "barok". Peki oldukça aşina olduğumuz bu kelimeyi kullanırken anlatmak istediğimizin yanında kapsadığı başka anlamlardan da haberdar mıyız bir düşünelim. 

Sanat akımlarını tanımlarken, ya da periyodik bir tarihçe içerisinde belirtirken büyük sıkıntılar yaşanabileceğini savunan bir görüşüm var, çünkü sanat, siyaset, felsefe ya da kısmi ya da tam olarak sözel bölümlerin aniden değişime uğrayıp akım oluşturduklarını düşünmek kadar yersiz bir tutum olamayacağı aşikar. Bu düşünceyi daha da somutlaştırabilmek adına bardak örneğini kullanmak istiyorum, dönemleri birer bardak, sanatçıları, düşünürleri vb kişileri de çeşitli sıvılar olarak düşünelim, nasıl ki su içmek için kullandığımız su bardağı, kahve içmek için kupalarımız, Türk kahvesi için fincanlarımız, rakı için rakı bardağımız form ve derinlik - genişlik bakımından farklıysalar sanatçılar yakın oldukları dönemlere göre sınıflandırılıyorlar ya da "dolduruluyorlar." Doldurulmak işin espri boyutu olsa da işleyiş az çok böyle. Dönemlere ve akım öncülerine karşı nasıl bir tutum sergileyeceğimizi kavradıktan sonra gelelim Barok dönemin sanat tarihi içerisindeki kapsadığı yere...

Sanatın tarihsel sürecinde gelişen ve tekniksel anlamda yeni yetiler kazanan sanat ile üslupsal zevklerin getirdiği beğenilerin farklı bir yöne savrulması bu süreçte belli kırılmalara ya da değişimlere sebep olarak dönemsel ayrılıkları oluşturuyor. Tabi bu durumu sadece beğeni ve üslupsal değişimler ile açıklamak yetersiz kalsa da sosyolojik incelemelere indiğimizde iş çıkılmaz bir hal alacağından biz şimdilik beğeniler ve üslupsal değişimleri göz önünde bulunduralım. Barok sanatta böyle bir üslupsal arayış ile beğenilerin kırılma noktasında Rönesans'tan sonra ortaya çıkan akımlardan biri, tabi arada Maniyerist anlayış olan hazırlayıcı bir dönemin varlığını da bilmek gerek. Barok'un çocukluğu olarak ortaya çıkan Maniyerizm, Rönesans'ın benimsediği klasik anlayış, simetri ve ölçü gibi kalıplara tamamen karşı olarak benimsenmiş zıtlıklar birleşkesidir. Maniyerizm ile gelen deformasyonlar Barok üslubunda biraz daha yumuşayarak yerini ölçüsel asimetriye bırakmış ve Rönesans'ın renk skalası bir kenara bırakılarak koyu toprak tonları, kırmızılar adeta göze sokmak istenircesine vurgulu bir şekilde kullanılmıştır. Figürlerde de renkler gibi duygular da çok belirgin işlenerek esere bakan kişiye birebir aktarılmaya çalışılmıştır. 

Maniyerizm denildiğinde akla ilk gelmesi gereken isim ressam El Greco, Barok dendiğinde ise ressam Rubens ve Rembrant, heykeltraş olarak da Bernini'dir.


































El Greco - The Opening of the Fifth Seal of the Apocalypse (1608-1614): El Greco'nun en bilindik eserlerinden olan bu "5. Mührün Açılışı" tablosu Maniyerizm'i algılayabilmek adına en açık örneklerden biridir. Bahsi geçen deformasyon, orantısızlık ve renk kullanımının Rönesans zevki ile tamamen zıt oluşu önemlidir. 




































Peter Paul Rubens - Fall of the Man (1628-1628): Barok tarzın öncülerinden sayılan ressam Rubens'in "Cennetten Kovuluş" olarak aktarabileceğimiz bu eseri de Barok özelliklerini önemli ölçüde vurgulayan bir örnektir. Rönesans'a karşı oluşan tepkilerin ve karşı çıkmanın bir sonucu olan simetri ve oranlardan kaçınma ya da idealize formları baz almamanın en güzel aktarımı olsa gerek. Rönesans döneminde işlenen kaslı, ideal ve fit insan vücudu ile göbekli Adem ve kalçaları geniş göğüsleri küçük Havva karşılaştırıldığında üslubun ne denli değişmiş olduğu ortaya çıkıyor. 





























Rembrandt - The Night Watch (1642): Barok dönemin olgunlaşmış meyvelerinden biri sayılan "Gece Nöbeti" isimli bu eser aslında tuhaf bir hikayeye sahip, eserin isminin Gece Nöbeti olması ve gece algısı uyandırması üzerine çekilen koyu renk vernik ile alakalı. Ne olursa olsun ışık gölge, renk seçimleri, yüz ifadelerindeki netlikler ile Barok ihtişamını aktarmasına engel hiçbir unsur yok. Rembrandt'a ait farklı bilgiler ve gözlemler edinmek isterseniz Nightwatching adlı 2007 yapımı filmi izlemenizi öneririm. Film hakkında bilgi için linke bir tık yeterli. 




Bernini: Heykel sanatı akla geldiğinde dönem ne olursa olsun Bernini'yi en başta telaffuz etmek gerektiğine inanıyorum. Sanatçıyı özetleyen bir eserini paylaşmaktansa hakkında bilgi veren bu uzun ama bir o kadar da görsel anlamda doyurucu belgeseli paylaşmak istedim. Ayrıca Vatikan'daki San Pietro Kilisesinin avlusunu yarım daire olarak çevreleyen revakların üzerini süsleyen muhteşem heykellerin sahibidir kendisi. Belgeseli izlemeye vaktim yok diyenler için alternatif görsel linkine tıklamak yeterli.

Gelelim moda ile Barok birleşimine... Uzun uzadıya akımın yansımalarından bahsetmeyeceğim, temel noktalara değinirken epey bir uzattığımın farkındayım. Buyrun modayı etkileyen barok akımın örneklerindeki gizemleri de siz yorumlayın...






























































































































































































Devamını Oku

14 Ekim 2013 Pazartesi

Görsel Hazlar Kumpanyası

Moda tanıtımlarında uzun bir süre fotoğraf çok büyük bir alanı işgal etmişti, ancak 90'lar ile birlikte ortaya çıkan güruh artık fotoğrafın yerine videoyu daha etkin bir şekilde kullanmaya karar verdiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...

Klasik bir masalın giriş bölümüne uygun paragraf ile açılış yapmış olsam da yazı aslında bir masaldan ziyade moda dünyasının efsanelerinin hikayesi. Her bir efsaneye değinmeyeceğim, belki ileride böyle bir düzenleme yazar paylaşırım ancak şimdilik izlemekten keyif aldığım bir kaç video ile sizleri ısındırma yolunu seçtim. Moda fotoğraflarına ya da fotoğrafçılığına ilgi duyanların büyük keyif alacağına eminim, ancak diğer kesimi ötelemeden şunu da belirtmeliyim ki, moda ile ilgisi olmayan bir kişiyi bile heyecanlandıracak projelerden bahsediyorum. Her biri o kadar itinalı hazırlanmış ki çekim detaylarını ve işin mutfağını düşündüğünüzde ayrı dünyalarda seyir halinde oluyorsunuz. Paralel evrenimde sizleri konuk etmekten şeref duyacağım, buyurun sırası ile evrenin kapılarını aralayalım:

-İlk video Altuzarra 2014 lookbook'undan:



Gareth Pugh SS'11:




Alexander McQueen Tribute:





DOWNTOWN Calvin Klein:
















KENZO Resort'13:


















Dior Homme:


















Moda tarihinin 100 yılına ufak bir bakış sunan eğlenceli bir video:



Givenchy'nin parfüm tanıtımı:






Devamını Oku

27 Eylül 2013 Cuma

"Erkek" adamın yan komşusu(!)

Anaerkil toplumların insanlık tarihinden elini ayağını çektiği günden bu yana, ataerkil toplumlar olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Geleneklerimizden, giydiklerimize, davranışlarımızdan, görsel sanatlara olan yatkınlığımıza kadar bir çok alanda etki altında kaldığımız ya da "kalmamıza neden olan" bu toplum düzenine göre algımız ve beğenimiz de değişiklik gösterebiliyor. Başlığım işte tam da bu alanda devreye giriyor aslında, ataerkil düzene ayak uyduran erkek adamın, tam zıttı görsel algı ve zevke sahip kişisi, yani mevzu bahis yan komşu. Tabi cümlenin içerisinde bile asıl özne olmayan bu kişi, sosyal çevremizde de hep gizli özne olarak varlığını sürdürüyor. 

Gizli özne olan yan komşu, evinden çıkarken karşılaşacağı göz tacizlerine, alaylı tavırlara ya da mimiklere alışkın olarak sürdürüyor yaşamını, çünkü dünya çevresindekilere karşın ona gri değil rengarenk. Tabi bu çevre belli lokasyonlara ya da oluşturulmuş gettolara göre değişiklik gösterse de, bu rengarenk alanlar da yüz ölçümü olarak yemek masasında bir pirinç tanesi kadar yer ediniyorlar kendilerine. Ama unutulmaması gereken tek şey, köklü ve sağlam bir dişi bile kıran pirinç taneleri... Dünyada bu asi pirinç görevini yerine getiren sayıca fazla şehir ve yönetim var, umudum o ki, ülkemizde de sadece köklü dişlerde değil bilinçlerde de asi pirinç tanesi olabilecek unsurların çoğalması... Yazının başından beri bir gizem yaratmış gibi oldum ancak görsellere göz attığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Erkek adam için ülkemizde oldukça tabu olan giyim konusu, Dolce&Gabbana ile daha da bir dikkatleri üzerine çekiyor. Ataerkil komşuların gizli hayran bakışlarının ardından gelen "kadın işi" yorumlarına aldırmadan giyebileceğim bir çok eserin görsel hazzıyla baş başa bırakıyorum sizi. Bu arada komşularınızı uyarmayı unutmayın, Dolce&Gabbana sezona ataerkillikten uzak, sanat ve sanat tarihi ışığında oldukça başarılı tasarımlar ile giriş yapıyor. 











Devamını Oku

Yemek için giyinmek...

Neredeyse herkesin hayatında bir kez olsun düşündüğü "acaba yemek için mi yaşıyorum, yaşamak için mi yiyorum" sorusuna çok farklı bir bakış yakalayan bir site ile tanıştırmak istiyorum sizi. "Giyinmek için yemek" düşüncesinin hayata geçirilmesi hayret verici olmanın yanı sıra oldukça da etkileyici. Eminim ki Almanlar bu sitenin aldığı tavırdan sonra atasözleri olan "insan ne yiyorsa odur." sözünü değiştirip, "insan ne yiyorsa onu giyiyordur." olarak kullanacaklardır.

Çağımız insanının karşılaştığı sağlıklı yemek sorunu hepimizin baş belası durumlarından biri olsa da, bu site ağzınızı sulandırmaktan öte, modaya olan görsel aşkınızı sulandıracak cinsten, üstelik kalori hesabından çok "bu renk bana nasıl olur" hesabına ihtiyacınız var. Bir kombine ihtiyaç duyduğunuzda "risotto bu kombin için uygun mudur?" düşüncesine bugüne kadar sahip olmadıysanız, buyrun risottonun şıklığı, yaban mersini marmeladının sadeliği, ya da çilekli milk shake'in göz kamaştırıcı büyüsüne...

Tabi kalori hesabını boş verin derken, ciddiyetten uzak olduğum anlamına gelmesin, kıyafetlerin zerafeti ve albenisi insanın iştahını açmıyor değil, her ne kadar yaz sezonunu kapadığımız sonbahara merhaba dediğimiz dönemde sonbahar/kış sezonu kendimizi gizleme adına yardımımıza koşsa da formda kalmak için temkinli davranmakta fayda var.

Her kadın çiçektir yerine "her kadın çilektir" sözünü vurguladığını düşündüğüm sitenin görselleri ile baş başa bırakmadan önce, sizlerden kendinize bir söz vermenizi rica ediyorum, fotoğraflara baktıktan sonra mutfağa yol almayacak, buzdolabının serinliğinde kendinizi kaybetmeyeceksiniz. Başarabilirsiniz. :)


Ralp Lauren SS 2013 


Moschino Cheap & Chich 2012


Emporio Armani


Maison Martin Margiella FW 2012-13


Balmain SS 2013


Akris SS 2013


Chloe's SS 2013


Chalayan SS 2013



Burberry Prorsum SS 2013



Akne Studios SS 2013


Alexander Mc Queen SS 2013

Konu iştahınızı kabarttı ve daha fazla görsel görmek, zekice yapılan kombinleri takip etmek isterseniz, linki http://www.tasteofrunway.com/tıklayıp lezzetler diyarına yolculuk yapabilirsiniz. 








Devamını Oku
Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Maddenin Sanat Hali, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena