25 Kasım 2013 Pazartesi

Fotoğraf tanrıçası: Kirsty Mitchell

İnsanlık tarihine baktığımızda mitler her zaman kendilerini besleyecek ve destekleyecek konuları işlemişlerdir, evrenin varoluşu, insanın yaratılışı, rüzgarın esmesi, aklınıza gelebilecek milyonlarca konu hakkında başvurulacak milyonlarca tanrı barındırmışlar ve insan beyninin sorularına imgeler ile cevap bulmuşlardır.

Gaia'da Yunan halkının evreni anlatmak için kullandığı tanrılardan biri, anatanrıça oluşumuna güzel bir örnek teşkil ettiği gibi, tüm tanrıların ve her şeyin yaratıcısı olması açısından da önemlidir. Gaia'nın yaratıcılı ile beslenen sanatçı Kirsty Mitchell'de stüdyosunda yaptığı çekimlerde Gaia'ya bir beden tahsis ederek dünyayı algılamaya çalışan Yunanlıların ortaya attığı düşünceyi, Gaia'yı anlamaya çalışan insanlara aktarmak istemiş. Gaia'yı bir fotoğraf karesi ile anlamak elbette imkansız, ancak hayal dünyasını zorlayan ve bir o kadar da hayranlık uyandıran fotoğraflar için Mitchell'e büyük saygı duymak sanata karşı olan vazifelerimizden biri. 

Unutmadan Yunan Mitolojisi'ne ilginiz varsa, Yunanlıların evreni algılama ve algılarken karşılaştıkları sorulara verdikleri dinsel cevapları merak ediyorsanız Edith Hamilton'un kaleme aldığı Mitologya kitabını okumanızı tavsiye ederim. Oldukça açıklayıcı ve öz olarak yazılan kitap, okuyucuyu sıkmadan mitolojiyi özetlemeyi başaran nadir kitaplardan.... 

Mitolojiye de açıklama getirdikten sonra Kirsty Mitchell'e bir göz atmaya ne dersiniz? 





Kirsty Mitchell'in çalışmaları elbette Gaia ile sınırlı değil, sanatçı fotoğraf aracılığı ile seyircisini bilinmeyen diyarların egzotik atmosferlerinde gezintiye çıkarmaya oldukça düşkün, hal böyle olunca konu ve figürler de hayallerinizden fırlamış gibi oluyor. Mitchell'in diğer çalışmaları için bir tık.

Devamını Oku

Donatella Versace'nin kayıp kızı Lady Gaga...

Müzik sektörünü hem şarkıları hem de görsel showları ile büyüsü altına alan Lady Gaga, moda sektöründe de adını sıradışı giyim tarzı ile oldukça sık duyduğumuz isimlerden. Ancak şu günlerde moda yayınları Gaga'dan Versace'nin tanıtım kampanyasında yer almasından bahsediyor. 































Versace'nin kreatif direktörlüğünü üstlenmiş olan Donatella Versace'nin kızı gibi bir imaja bürünen Gaga'nın fotoğraflardaki duruş ve tarzı da Donatella'ya bir atıf gibi... İtalyan kökenleri de olduğu bilinen Gaga belki de Versace ailesi ile ortak gen havuzundan beslenmişlerdir bilinmez ancak bilinen o ki mor tonlarının hakim olduğu tanıtım fotoğrafında akla gelen ilk şey Bizans hanedanı... Bilindiği üzere mor renk tarihte çoğu hükümdarlık tarafından hanedan rengi olarak benimsendi, ancak Bizanslılar bunu bir tık ileriye taşıyarak hanedan harici mor giyilmesini yasaklamışlardı. İtalya'da Roma İmparatorluğu ile doğan Bizans'ın Lady Gaga'nın Versace fotoğraflarına yansıması bir tesadüften öte olmalı diye düşünmeden edemiyorum... 

Bizans ya da Roma, Donatella ya da değil, buyurun Mert Alas ve Marcus Piggot tarafından gerçekleştirilen  Gaga'nın Versace için objektiflere yansıyan çekimine...






























Devamını Oku

24 Kasım 2013 Pazar

Sanatı yüzünden okunan sanatçı: Andy Alcala...

Resim sanatı tarihe mağara resimleri ile merhaba demişti, aradan geçen yıllar ile kendine yavaş yavaş zemin yaratmaya ve hakimiyetini ilan etmeye başlayarak Rönesans ile belki de varabileceği en olgun döneme geldi... Rönesans sonrasında takdirinizdir ki zaman durmadı, ilerledi, resim sanatı da kendine farklı üsluplar ve çerçeveler geliştirdi. Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi derken, modern sanatın oluşumuna ve gelişimine tanıklık etti tarih... 

Şuan bulunduğumuz çağda ise, modern resim artık karmaşık ve olabildiğince komplike bir alanda varlığını sürdürmekte... Hal böyle olunca rahat bir ortam içerisinde farkındalık yaratmak isteyen sanatçıların da seslerini duymaya başladık, bu seslerden en genç olanı Andy Alcala'ya ait, halen üniversite eğitimi alan sanatçının yaptığı eserler pek de hafife alınacak şeyler değil. Tuvalin dümdüz yüzeyinin aksine simetrik girinti ve çıkıntılardan oluşan bir zemini seçmesi ve üstelik bu zeminin kendi yüzü olması işi tamamen bambaşka bir boyuta taşıyor. 

Başlıkta da belirttiğim gibi, sanatını yüzünden okuduğumuz sanatçı Andy Alcala'nın hayranlık uyandırıcı çalışmalarını hangi akımın içine dahil eder ya da hangi sanat ile ilişkilendiririz bilemiyorum, bu yapılanlar makyaj mı yoksa resim mi tartışılır, ancak tek bildiğim hepsinin farklı olmaktan ziyade öncü oldukları...




Air Fire - Auguste Herbin



Marilynler - Andy Warhol



Battleship Arkansas Being Tossed in Giant Pillar - Grant Powers



Campbell's Tomato Soup Can - Andy Warhol



The Persistance of Memory - Salvador Dali



Sunrise - George Inness



The Impression - Cloude Monet



Compositions - Piet Mondrian



No.5 - Jackson Pollock



Red Flowers - Donald Sultan



The Scream - Edward Munch



The Snail - Henri Matisse



The Starynight on Rhone - Vincent van Gogh



The Bay from L'estaque - Paul Cézanne



Wheat Field with Cypresses - Vincent van Gogh



Genç sanatçının eserleri tabi ki benim paylaştıklarım ile sınırlı değil, daha fazlasını görmek isterseniz bir tık...

Devamını Oku

18 Ekim 2013 Cuma

Şehirli erkeğin anatomisi: Emre Erdemoğlu SS2014

Şehirli erkek denildiğinde gözünüzde canlanan imge takım elbise ise buyurun bu yazı sizler için... 

Yüzyıllardır süregelen resmiyet ve asillik göstergesi "takım elbise"nin giyim tarihinde ortaya çıkışı muamma olsa da primatif örneklerini en yoğun biçimde Fransa sarayında XIV. Louis ile bağdaştırabiliriz. XIV. Louis'nin modaya ve gösterişe olan düşkünlüğü ile terzilerine diktirmiş olduğu kıyafetler benimsediği baskın yayılmacı düşünce ile Avrupa giyim üslubunda oldukça değişimlere neden olduğu da ayrı bir durum. Louis'nin giydiği tek sıra düğmeli, uzun etekli ceketlerin içerisine yine aynı kumaştan dikilmiş olan yeleklerin kolları ceketten dışarı taşarak bir hacim kazandırır nitelikteydi. Evet, mantık hatası yok, yelekler ilk olarak kollu olarak ceket kollarına hacim kazandırma düşüncesi ile dikilmiş olsalar da ceketin baskınlığı galip gelerek yelekleri kolsuz hale yani günümüz kullanımına uygun biçime sokmuştur. Bu ceket ve yelek kombinin altına tarihi süreçte değişmeden aynı çizgide ilerlemeyi sürdüren dar pantolonlar giyilmiştir. 




















Fransa'nın 17. ve 18. yüzyılda Versailles Sarayı'nda gerçekleştirilen diplomatik balolarda sergiye çıkan XI
V. Louis'in primatif takım elbiseleri zaman içerisinde yoğrularak ceket boylarında kısalmalar, aynı kumaştan dökümlü pantolonlar ile tarih süzgecinden geçerek günümüz algısına dönüşmüştür.

Peki bu algıya getirilen farklı bir yorum ile Emre Erdemoğlu'nun modern şehirli erkeğine bir bakacak olursak XIV. Louis'den neler yakalayabiliriz? Bu sorunun cevabı sadece ceket düğmeleri ve zerafet olacak sanırım. Çünkü Erdemoğlu'nun SS2014 koleksiyonu şehirli erkeği farklı bir noktaya taşırken, şıklıktan da ödün vermiyor. Dar kesimlerin renkler ile buluşmasında kullanılan puantiye, ekose, ve geometrik hatlı detaylar koleksiyonda öne çıkan unsurların başında geliyor. "Modern erkeğin tutkusu" olarak yorumladığım Erdemoğlu SS2014 koleksiyonunda her bir parça adını tarihe yazdıracak gibi... Kim bilir bundan yüzyıllar sonra XIV. Louis ile birlikte Emre Erdemoğlu'ndan da getirdiği yenilikler ile ilgili söz eden birileri olur. Gelin bu tarihsel değişimi modern, asil ve şık parçalar eşliğinde tamamlayalım.





















Emre Erdemoğlu Mercedes-Benz Fashion Week S/S 2014 defilesi: 


Devamını Oku

17 Ekim 2013 Perşembe

Akımsal moda: "Baroque" bu işleri...

Belli alanlarda belli kelimelerin revaçta olduğu dönemlerden gelip geçiyoruz, ancak son bir kaç yıldır moda ile ilintili alanların takipçisi iseniz çok sık duyduğunuz bir kelimeye odaklanmanızı istiyorum. Baroque ya da dilimize geçmiş telaffuzu ile "barok". Peki oldukça aşina olduğumuz bu kelimeyi kullanırken anlatmak istediğimizin yanında kapsadığı başka anlamlardan da haberdar mıyız bir düşünelim. 

Sanat akımlarını tanımlarken, ya da periyodik bir tarihçe içerisinde belirtirken büyük sıkıntılar yaşanabileceğini savunan bir görüşüm var, çünkü sanat, siyaset, felsefe ya da kısmi ya da tam olarak sözel bölümlerin aniden değişime uğrayıp akım oluşturduklarını düşünmek kadar yersiz bir tutum olamayacağı aşikar. Bu düşünceyi daha da somutlaştırabilmek adına bardak örneğini kullanmak istiyorum, dönemleri birer bardak, sanatçıları, düşünürleri vb kişileri de çeşitli sıvılar olarak düşünelim, nasıl ki su içmek için kullandığımız su bardağı, kahve içmek için kupalarımız, Türk kahvesi için fincanlarımız, rakı için rakı bardağımız form ve derinlik - genişlik bakımından farklıysalar sanatçılar yakın oldukları dönemlere göre sınıflandırılıyorlar ya da "dolduruluyorlar." Doldurulmak işin espri boyutu olsa da işleyiş az çok böyle. Dönemlere ve akım öncülerine karşı nasıl bir tutum sergileyeceğimizi kavradıktan sonra gelelim Barok dönemin sanat tarihi içerisindeki kapsadığı yere...

Sanatın tarihsel sürecinde gelişen ve tekniksel anlamda yeni yetiler kazanan sanat ile üslupsal zevklerin getirdiği beğenilerin farklı bir yöne savrulması bu süreçte belli kırılmalara ya da değişimlere sebep olarak dönemsel ayrılıkları oluşturuyor. Tabi bu durumu sadece beğeni ve üslupsal değişimler ile açıklamak yetersiz kalsa da sosyolojik incelemelere indiğimizde iş çıkılmaz bir hal alacağından biz şimdilik beğeniler ve üslupsal değişimleri göz önünde bulunduralım. Barok sanatta böyle bir üslupsal arayış ile beğenilerin kırılma noktasında Rönesans'tan sonra ortaya çıkan akımlardan biri, tabi arada Maniyerist anlayış olan hazırlayıcı bir dönemin varlığını da bilmek gerek. Barok'un çocukluğu olarak ortaya çıkan Maniyerizm, Rönesans'ın benimsediği klasik anlayış, simetri ve ölçü gibi kalıplara tamamen karşı olarak benimsenmiş zıtlıklar birleşkesidir. Maniyerizm ile gelen deformasyonlar Barok üslubunda biraz daha yumuşayarak yerini ölçüsel asimetriye bırakmış ve Rönesans'ın renk skalası bir kenara bırakılarak koyu toprak tonları, kırmızılar adeta göze sokmak istenircesine vurgulu bir şekilde kullanılmıştır. Figürlerde de renkler gibi duygular da çok belirgin işlenerek esere bakan kişiye birebir aktarılmaya çalışılmıştır. 

Maniyerizm denildiğinde akla ilk gelmesi gereken isim ressam El Greco, Barok dendiğinde ise ressam Rubens ve Rembrant, heykeltraş olarak da Bernini'dir.


































El Greco - The Opening of the Fifth Seal of the Apocalypse (1608-1614): El Greco'nun en bilindik eserlerinden olan bu "5. Mührün Açılışı" tablosu Maniyerizm'i algılayabilmek adına en açık örneklerden biridir. Bahsi geçen deformasyon, orantısızlık ve renk kullanımının Rönesans zevki ile tamamen zıt oluşu önemlidir. 




































Peter Paul Rubens - Fall of the Man (1628-1628): Barok tarzın öncülerinden sayılan ressam Rubens'in "Cennetten Kovuluş" olarak aktarabileceğimiz bu eseri de Barok özelliklerini önemli ölçüde vurgulayan bir örnektir. Rönesans'a karşı oluşan tepkilerin ve karşı çıkmanın bir sonucu olan simetri ve oranlardan kaçınma ya da idealize formları baz almamanın en güzel aktarımı olsa gerek. Rönesans döneminde işlenen kaslı, ideal ve fit insan vücudu ile göbekli Adem ve kalçaları geniş göğüsleri küçük Havva karşılaştırıldığında üslubun ne denli değişmiş olduğu ortaya çıkıyor. 





























Rembrandt - The Night Watch (1642): Barok dönemin olgunlaşmış meyvelerinden biri sayılan "Gece Nöbeti" isimli bu eser aslında tuhaf bir hikayeye sahip, eserin isminin Gece Nöbeti olması ve gece algısı uyandırması üzerine çekilen koyu renk vernik ile alakalı. Ne olursa olsun ışık gölge, renk seçimleri, yüz ifadelerindeki netlikler ile Barok ihtişamını aktarmasına engel hiçbir unsur yok. Rembrandt'a ait farklı bilgiler ve gözlemler edinmek isterseniz Nightwatching adlı 2007 yapımı filmi izlemenizi öneririm. Film hakkında bilgi için linke bir tık yeterli. 




Bernini: Heykel sanatı akla geldiğinde dönem ne olursa olsun Bernini'yi en başta telaffuz etmek gerektiğine inanıyorum. Sanatçıyı özetleyen bir eserini paylaşmaktansa hakkında bilgi veren bu uzun ama bir o kadar da görsel anlamda doyurucu belgeseli paylaşmak istedim. Ayrıca Vatikan'daki San Pietro Kilisesinin avlusunu yarım daire olarak çevreleyen revakların üzerini süsleyen muhteşem heykellerin sahibidir kendisi. Belgeseli izlemeye vaktim yok diyenler için alternatif görsel linkine tıklamak yeterli.

Gelelim moda ile Barok birleşimine... Uzun uzadıya akımın yansımalarından bahsetmeyeceğim, temel noktalara değinirken epey bir uzattığımın farkındayım. Buyrun modayı etkileyen barok akımın örneklerindeki gizemleri de siz yorumlayın...






























































































































































































Devamını Oku

16 Ekim 2013 Çarşamba

Bir kültür nesnesi "kanaviçe" ve Niyazi Erdoğan

Kanaviçe son yıllarda sadece adı ile hatırladığımız bir sanat dalı olsa da yaşadığımız coğrafyada oldukça önemli bir yere sahiptir, öyle ki evlenme çağına gelen kızların ilk çalışmaları her zaman kanaviçe üzerine olmuştur. Kıyafetler, yastıklar, bohçalar, panolar yani kısaca uygulanabilir her alan kanaviçe ile süslenmiş ve maharet isteyen bu iş sergilenmek istenmiştir. 

Estetik algılar ile değişim gösteren motif ve uygulamanın aslında tarihi oldukça eskilere, Orta Asya'nın bozkırlarına dayanır, giysi için geliştirilen dikme işleminin hemen ardından gelen dikilen giysileri süsleme ihtiyacı her coğrafyada kendi kendini yaratmış ve insanlık tarihi için estetik gelişmelerin önünü açmıştır. Kanaviçe de işte böyle bir estetik kaygının güdüldüğü zamanlarda ortaya çıkmıştır, Franz Werfel'in deyimiyle "Kadının istediği iki şey vardır: Erkeğin gözüne girmek, kadının gözüne çarpmak." her ne kadar eleştiriye açık bir deyiş olsa da sosyolojik olarak desteklenir yanı olduğunu da belirtmek gerek. Hal böyle olunca kadınların süslemeye ve var olanı olduğundan daha güzel göstermeye merakı ile giysilerin süslenmesi için geliştirilen yöntemler arasında kanaviçe de varlığını çağlar boyu sürdürmüştür. 

Çıkış noktası kesin tanım ile Orta Asya olmasa da bulunan en eski örneklerin bu bölgede ele geçmesi, Orta Asya'nın kanaviçe beşiği olduğunu ortaya koyar, bu bozkırlardan insanların farklı coğrafyalara ilerlemesi ile kültürlerini de yanlarında taşımaları kanaviçenin yayılmasını sağlamıştır. Eski el sanatlarını incelediğiniz coğrafyada çoğunlukla kanaviçe ile karşılaşmanız mümkündür, bölgesel farklı işlemeler, desenler, renkler görülse de kanaviçe varlığını mutlaka gösterir. 

Farklı coğrafyalara yayılımını sürdüren kanaviçe XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa'da oldukça popüler olmuş Fransa, İtalya, İngiltere'deki kadınların kıyafetlerinin detay süslemesi görevi görmüştür. Bunun haricinde flama, çanta, pano gibi birçok yerde kullanılmıştır. 


































1661 yılına ait kanaviçe örneği - Victoria & Albert Museum 



























Victoria & Albert Museum'da bulunan 1600'lere ait bir örnek.



































1300/1400'lere ait İngiliz armaları kompozisyonlu kanaviçe süslü süvari çantası.


XV. ve XVI. yüzyıllara ait Türk kanaviçe örnekleri bulamadım ancak stilize edilmiş çiçek motiflerinin yanı sıra anlam barındıran geometrik desenler ile kompozisyon oluşturulduğuna eminim, eski Türk halı desenlerini gözünüzün önüne getirin ve bunların daha küçültülmüş stilize hallerini düşünün. Her bir geometrik desenin farklı bir anlama sahip olduğundan bahsetmiştim, aslında bu bile başlı başına bir post konusu olur ama üstün körü değineceğim. Türk geleneklerinde ya da daha ziyade göçebe kültürüne dayanan halklarda sanat simgeseldir, sadece sanat değil din anlayışları da simgeler üzerine kurulmuştur, şamanizm kültürü gibi. Anadolu coğrafyasındaki halkların çoğu da göçebe kültürüne dayandığı için simgeselliği kanaviçe alanına da taşımışlardır.




















Günümüz örnekleri her ne kadar bu kadar sade olmasa da geçmiş zamanların kanaviçeleri 2 boyutlu polychrome ya da monochrome desenler ile oluşturulmuş. 


































Evet, gelelim Niyazi Erdoğan'ın konu ile olan alakasına. Mercedes-Benz Fashion Week'14 kapsamında gerçekleştirdiği defilesi ile adından oldukça söz ettiren tasarımcının babaannesi, halası ve annesine ait kanaviçe örnekleri ile konuya girişi yaptık. Şimdi gelin Niyazi Erdoğan'ın lookbook'una bir göz atalım. 



























































































































































































































































































































































SS2014 Niyazi Erdoğan RUNWAY: 




Lookbook'a göz attıktan sonra, eski bir kültürün yansımalarını görmek insanın hoşuna gitmiyor değil ancak bu yansımadan çok tasarımcıların tasarım süreci hakkında bilgi sahibi olmak içinde güzel bir bakış. Niyazi Erdoğan'da ilhamını beslendiği kültürden alarak eserlerine yansıtmış, kullandığı çizgiler, renkler ile de modern erkeğin prototipini çizmiş bir bakıma. Birkaç yazı öncesinde D&G koleksiyonu ile bağdaştırdığım bir yazı vardı hatırlayamadıysanız linke tık. Bu yazının yan komşusu Niyazi Erdoğan tasarımlarında da karşımıza çıkıyor. Renkli dünyalara sahip erkeğin sosyal hayatta daha fazla göreceğimiz günler yakındır umarım. Ataerkillikten kopup biraz anaerkil olmaya başladığımızda sanırım bahsettiğimiz renkli dünya hayali gerçek olacak. Niyazi Erdoğan gibi tasarımcılar da bu renklendirme de güzel birer boya görevi görüyorlar.

Renk skalamızın geniş olduğu, sanat ve moda dolu günler diliyorum....
Devamını Oku
Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Maddenin Sanat Hali, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena