14 Ekim 2013 Pazartesi

Sandıklardaki hazineler...

Reçine ile karışmış naftalin kokusunu hatırlayanlar var ise lütfen kendisi ile gurur duysun. Geçmiş zamanların belki de en mistik alanlarından biri olan sandıklar günümüzde unutulmuş olsa da, kokuları hala burnumuzda. 

Çocukluk dönemlerinde kapalı kutuların ardında hazinelerin olduğu inancına sahiptim, ve her zaman dolap ya da çekmeceler benim evrenler arası geçiş kapılarım oldu. Bunu hikayesel bir anlatım katmak için söylemiyorum, tanımadığım bilmediğim bir çekmece beni hayattan soyutlayabilir nitelikte oldu her zaman. Ama her duygunun en üst mertebesi olduğu gibi bu soyutlanmanın da bir üst eşiği olmalıydı ve o sınırı sanıyorum ki 9-10 yaş aralığımda annemin çeyiz sandığı ile keşfettim. Şimdi dün gibi hatırlıyorum da annemi nasıl merakla izlemiştim sandığın kilidini açarken, heyecandan sus pus kesilip içinden çıkabileceklerin hayali ile derin sessizlik içerisinde bir 15 saniye geçirmiştim. Kapak açıldıktan sonra ortaya çıkan el işlemeli elbiseler, bebekliğime ait çeşitli kıyafetler, sünnet kıyafetleri, annemin tel kırmalı müsamere elbisesi... Hepsi de anılarını içerilerine hapsetmiş bir şekilde zamansızlık kokuyorlardı. 

İşte bu romantizm yoğunluğunu yaratan da böyle bir görsel ile başladı. Moda tarihi ile ilgili araştırma yaparken karşıma çıkan görseller burnumun direğini sızlattı, yine o reçineli naftalin kokusu sardı etrafı. Hepsi de böyle sandıkların arasından müzeye bağışlanmış eserlerdir diye düşünüyorum, sandıkları belki çoktan yok oldular ancak onlar hala yıllar öncesinde ilk giyildikleri ve son kez çıkarıldıkları duygular ile moda tarihi meraklılarının karşısında duruyorlar. Sözü fazla uzatıp romantizm buhranına girmeden, geçmiş kokulu kıyafetler ile sizleri baş başa bırakıyorum. 


































1885 - 1890 yıllarında Amerika'da ipek, pamuklu kumaş ve danteller kullanarak dikilmiş elbise üzerinde kullanılan zarif bir ceket. 


































1895 tarihinde Rusya'da dikilmiş bir elbise, ekose modasının revaçta olduğu sonbahar/kış dönemi için ilham kaynağı olabilecek değerde. 


































1895 yıllarının Amerika'sına ait elbise üzerinde kullanılan ceket modeli, ipek kumaşlar kullanılarak dikilmiş.


































1897 tarihinin Fransa sokaklarında büyük ihtimal şapkası ve eldivenleri ile tamamlanarak kullanılmış bu floral desenli elbise yine ipek kumaşlar ve danteller ile dikilmiş. 


































1887 tarihli bir Fransız elbisesi daha. Fransız kadınların modaya nasıl yön verdiğini algılamak açısından da oldukça güzel bir örnek. Floral detaylar günümüzde de oldukça trend, hatırlarsanız son fashion weeklerde çoğu tasarımcının lookbook'unda floral baskılı kumaş ya da floral işlemeler göze çarpmış, hazır giyim sektörü de bundan yeterince nasibini almıştı. 


































1915'ler. Kanlı politikaların dünya sahnesine sürdüğü I. Dünya Savaşı yıllarında şıklık sadeliğe geçiş yaparak kendinden ödün vermeyen bir çizgide ilerlemiş. Dantel ve ipekli kumaşlar ile oluşturulmuş oldukça romantik hatları olan bu ceket, elbise üzerinde kullanılmak üzere tasarlanmış.


































Yine I. Dünya Savaşı döneminden (1922) kalma bir elbise, şıklığın sadeleşmesi artık iyice göz önünde öyle ki dantel kullanımının azami dereceye çekilmesi ya da hiç kullanılmaması ön planda. Ancak kumaş üzerindeki floral ve simetrik desenlerin bir dantelden daha fazla ihtişam kattığı da bir başka gerçek.




















1930-1939 savaşın izlerinin silinmeye çalışıldığı yıllara ait bir ceket, özgün tasarımıyla dikkat çekiyor. Sosyolojik açıdan bir çok çıkarıma kaynaklık edebilecek nitelikte. 


































1944 yılları Amerika'sında pamuklu kumaş ile dikilmiş elbise renk geçişleri ve tonlamalarıyla oldukça şık bir görünüm sergiliyor. Kullanılan renk tonlarının Pantone renk katoloğunda 2013 sonbahar/kış renklerini de barındırması ayrı bir anekdot. 


































1942 yılına ait elbise sanki bir tuvalden bozma kumaş ile dikilmiş hissi uyandırıyor, son zamanlarda oldukça revaçta olan baskı teknolojisi ile üretilen kumaşlardan dikilen elbiselerin atası sayılabilir mi bilmiyorum ama yine de bu açıdan önemli bir parça olduğunu düşünüyorum. 


































1968 yılının sonları. İnsanoğlunun uzay ile tanışmasında kat edilen yolun belki de ilk ve en önemli olayı: Ay'a ayak basılması. Tabi bu olay dünyadaki gündemi etkilediği kadar sanatı ve modayı da etkilemiş. 


Naftalin kokusundan nasibimizi alamadık daha fazlasına ihtiyacımız var diyorsanız Metropolitan Museum'ın sitesini takip edebilir giyim kuşam tarihi hakkında somut bilgi ve görsellere ulaşabilirsiniz. Site için şuraya bir tık yeterli. 

1 yorum:

Tema resimleri sndr tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.

© 2011 Maddenin Sanat Hali, AllRightsReserved.

Designed by ScreenWritersArena